Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

nadiren

listen to the pronunciation of nadiren
Турецкий язык - Английский Язык
seldom

Misfortunes seldom come singly. - Talihsizlikler nadiren birer birer gelirler.

She seldom, if ever, goes to movies by herself. - Nadiren, kırk yılda bir, kendi başına sinemaya gider.

rarely

Weather reports rarely come true. - Hava raporları nadiren gerçekleşir.

People rarely come to see you once you are retired. - Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.

occasional

Tomorrow's weather should be sunny with occasional rain. - Yarınki hava güneşli ve nadiren yağışlı olmalı.

every once in a while
few and far
far between
once in a while
seldom, rarely
uncommonly
seldomly
infrequently

I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it. - Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.

seldom, if ever
occasionally
hardly

Tom hardly ever asks questions. - Tom nadiren soru sorar.

if ever

These structures would rarely, if ever, occur in spoken English. - Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.

She seldom, if ever, goes out after dark. - O, nadiren, kırk yılda bir, karanlık çöktükten sonra dışarı çıkar.

unusually
once in a blue moon
infrequent

I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it. - Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.

Турецкий язык - Турецкий язык
Seyrek, seyrek olarak, pek az, binde bir
Seyrek, seyrek olarak, pek az, binde bir: "Onların evine nadiren yemeğe gittiğim akşamlar..."- H. E. Adıvar
NADİREN
(Osmanlı Dönemi) Nâdir ve az olarak. Çok aralıklı. Pek az bulunur