Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
Happy birthday, Muiriel!
- Mutlu yıllar Muiriel!
His face was enlightened by happiness.
- Mutluluktan yüzü parlıyordu.
The greatest happiness lies in freedom.
- En büyük mutluluk, özgürlükte yatar.
Wealth does not always bring us happiness.
- Servet bize her zaman mutluluk getirmez.
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
Good morning, sir! A merry Christmas to you!
- Günaydın efendim! Size Mutlu Noeller!
I just want to wish you a merry Christmas.
- Ben sadece sana mutlu bir Noel dilemek istiyorum.
I'd be delighted if you'd come with me.
- Benimle gelseydiniz mutlu olurdum.
I am delighted at your success.
- Ben başarınızdan mutluluk duyuyorum.
No matter how rich he may be, he is never contented.
- Ne kadar zengin olursa olsun, o asla mutlu değil.
I think Tom is contented.
- Tom'un mutlu olduğunu düşünüyorum.
If ignorance is bliss, there should be more happy people.
- Cehalet mutluluksa, daha fazla mutlu insanlar olmalı.
The bliss was often interrupted by anxiety.
- Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.
I saw a joyful smile on his face.
- Onun yüzünde mutlu bir gülümseme gördüm.
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
You don't need much to be blissfully happy.
- Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.
The more leisure he has, the happier he is.
- Ne kadar boş vakit bulursa o kadar mutlu olur.
We couldn't be happier for you.
- Sizin için daha mutlu olamazdık.
Tom was glad he didn't have to live in Boston for more than a year.
- Tom bir yıldan daha fazla Boston'da yaşamak zorunda olmadığı için mutluydu.
I'm glad to hear that she is unmarried.
- Onun bekar olduğunu duymaktan dolayı mutluyum.
They were delighted at the good news.
- İyi habere mutlu oldular.
I am delighted at your success.
- Ben başarınızdan mutluluk duyuyorum.
You look happy, so bright and early.
- Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.
Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
Neither joy nor sorrow can last forever.
- Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.
I wish you both happiness and prosperity.
- Her ikinize mutluluk ve refah diliyorum.
There's no use crying and complaining. Try to be content with what you have.
- Ağlamanın ve şikayet etmenin bir yararı yok. Sahip olduklarınla mutlu olmaya çalışın.
Tom seemed contented.
- Tom mutlu görünüyordu.
After he heard the news, Tom was in seventh heaven.
- O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
Tom was stunned, but elated.
- Tom sersemlemiş ama mutluydu.