I want to show you a spectacular view.
- Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.
It was quite spectacular.
- O oldukça muhteşemdi.
You've done a magnificent job.
- Muhteşem bir iş yaptın.
The Altamira cave is famous for its magnificent Paleolithic paintings.
- Altamira Mağarası muhteşem Paleolitik resimleriyle ünlüdür.
The player made a splendid comeback.
- Oyuncu muhteşem bir dönüş yaptı.
She was wearing a splendid outfit.
- Muhteşem bir kıyafet giyiyordu.
He's drop-dead gorgeous.
- O göz alıcı muhteşem.
The gorgeous cake made my mouth water.
- Muhteşem kek ağzımı sulandırdı.
Tom explained the situation superbly.
- Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.
That museum has a superb collection of Celtic era cultural artifacts.
- Bu müze Kelt dönemi kültürel eserlerinin muhteşem bir koleksiyonuna sahiptir.
It is a stupendous project.
- Bu muhteşem bir proje.
You've been a great help.
- Muhteşem bir yardımcısın.
I think this tie will go great with that shirt.
- Bu kravatın o gömlekle muhteşem uyacağını düşünüyorum.
Tom explained the situation superbly.
- Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.
We had a glorious time at the seaside.
- Biz deniz kenarında muhteşem bir zaman geçirdik.
This is certainly a glorious day.
- Gerçekten muhteşem bir gün.
Some Whites seek more imperial solutions.
- Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.
You've done a magnificent job.
- Muhteşem bir iş yaptın.
Tom looks magnificent.
- Tom muhteşem görünüyor.