Mt. Fuji looks spectacular at sunset.
- Fuji Dağı gün batımında muhteşem görünüyor.
These fireworks are spectacular!
- Bu havai fişekler muhteşem.
You've done a magnificent job.
- Muhteşem bir iş yaptın.
Baudelaire's poetry is magnificent.
- Baudelaire'in şiirleri muhteşemdir.
That's a splendid idea.
- Bu muhteşem bir fikir.
It would be splendid if we could go there, wouldn't it?
- Biz oraya gidebilsek muhteşem olurdu, değil mi?
The gorgeous cake made my mouth water.
- Muhteşem kek ağzımı sulandırdı.
She's really gorgeous.
- O gerçekten muhteşem.
This is a superb idea.
- Bu muhteşem bir fikir.
His taste in music is superb.
- Onun müzik zevki muhteşemdir.
It is a stupendous project.
- Bu muhteşem bir proje.
No matter what he plays on the screen, Tom looks great.
- Tom ekranda ne oynarsa oynasın, muhteşem görünüyor.
Tom had a really great time.
- Tom gerçekten muhteşem zaman geçirdi.
Tom explained the situation superbly.
- Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.
We had a glorious time.
- Biz muhteşem bir zaman geçirdik.
We had a glorious time at the seaside.
- Biz deniz kenarında muhteşem bir zaman geçirdik.
Some Whites seek more imperial solutions.
- Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.
The Altamira cave is famous for its magnificent Paleolithic paintings.
- Altamira Mağarası muhteşem Paleolitik resimleriyle ünlüdür.
Baudelaire's poetry is magnificent.
- Baudelaire'in şiirleri muhteşemdir.