Tom has enormous potential.
- Tom muazzam bir potansiyele sahiptir.
Ordinary people possess enormous power.
- Sıradan insanlar muazzam bir güce sahip.
Tom pitched a tremendous game.
- Tom muazzam bir oyun kurdu.
The merchant accumulated tremendous fortune during the postwar era.
- Tüccar, savaş sonrası döneminde muazzam servet biriktirdi.
A mighty cheer burst from the crowd.
- Kalabalıktan muazzam bir tezahürat patladı.
It wasn't all that great.
- O kadar da muazzam değildi.
That was a colossal waste of time.
- O muazzam bir zaman kaybıydı.
An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher.
- Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.
The earthquake caused a tsunami of immense size.
- Deprem muazzam büyüklükte bir tsunamiye neden oldu.
A huge crowd of people waited.
- Muazzam bir insan kalabalığı bekledi.
She lost sight of her friend in the huge crowd.
- Muazzam kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.
The demon grabbed my sister and, with howling laughter, cast her into a bottomless pit.
- Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı.
This machine can dig giant holes.
- Bu makine muazzam çukurlar kazabilir.
An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher.
- Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.