Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
- Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.
- A quartet has one more member than a trio.
Gitgide daha çok insan obezleşiyor.
- More and more people are becoming seriously overweight.
Dünya gitgide artan bir hızla değişiyor.
- The world is changing more and more quickly.
Onlar aşağı yukarı aynı boyuttalar.
- They are more or less the same size.
Bu kitap aşağı yukarı 20 avroya mâl oldu.
- This book costs more or less 20 euros.
John Bill'den daha zeki.
- John is more intelligent than Bill.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
Utanma. Telaffuzun az çok doğru.
- Do not be shy. Your pronunciation is more or less correct.
Onun sorunlarını az çok anlıyor.
- He understands her problems more or less.
Onu bir kez daha açıkla, Jerry.
- Explain it once more, Jerry.
Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
- Please say it once more.
Büyükannem bir motosiklet sürebilir, ve dahası bir bisikleti de.
- My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.
Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
- Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
- The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.
- Tom certainly helped make our party more fun.
Maymunlar niçin diğer hayvanlardan daha çok evrim geçirdi?
- Why have the apes evolved more than other animals?
Ben onu diğer çocukların herhangi birinden daha çok seviyorum.
- I love him more than any of the other boys.
300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Umarım bu harcama raporu tüm ilişkili iş masraflarını içerir,çünkü bundan bir sent daha fazlasını ödemeyeceğim.
- I hope this expense report contains all the relevant business expenses because I'm not paying a cent more after this.
Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
- All I wanted was a little more attention.
Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Time is more precious than anything else.
Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
- Tom reads more books than anyone else I know.
Biraz daha bilgi almalıyız.
- We should get more information.
O ürün hakkında biraz daha bilgiye ihtiyacımız var.
- We need some more information about that product.
Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.
- I think we need more information.
O yaklaşık olarak benim yaşımda.
- She's more or less my age.
Az ya da çok sorunlarını anlıyor.
- He understands more or less his problems.
Bu az ya da çok şu anda söyleyebileceğim şey.
- That's more or less all I can say at the moment.
Bir kez daha deneyelim.
- Let's try one more time.
Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
- If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir.
- The social problems of the day tend to be more and more complicated.
Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
- Bank services are getting more and more expensive.
Tom bir gitaristten daha çok birşarkıcıdır.
- Tom is more of a singer than a guitarist.
Çoğunlukla, insanlar kendilerine söylediğine inanırlar.
- More often than not, people believe what you tell them.
My love will last more than ever.
information is also found wanting, as more and more companies demand knowledge.
When it comes to parties, the more, the merrier.
There are more ways to do this than I can count.
There's more caffeine in my coffee than in the coffee you get in most places.
There are more and more people who keep pets these days.
To show their deadly rage.
What was expressed by the whole of the count's plump figure, in Marya Dmitrievna found expression only in her more and more beaming face and quivering nose.
More and more it is not the soul and Nature, but the eye and print, whose resultant is thought.
In rebuttal, the petitioner offers more cry than wool. He points first to the vague threats that his family and friends relayed to him during his 1990 return to El Salvador, and speculates that members of the FMLN still sought to harm him at that time. This is unabashed surmise. Aguilar-Solis v. INS, case no. 98-1484 (1st Cir. 1998).
He clearly believes some states are more equal than others.
Nothing to do with his physical prowess. Bullshit and crap more like — very funny though.
More often than not, tomato seeds will sprout even if they are a couple of years old.
The sporophyte foot is also characteristic: it is very broad and more or less lenticular or disciform, as broad or broader than the calyptra stalk , and is sessile on the calyptra base.
I've more or less guaranteed myself a top mark in my final exams.
Check out this shop! They have more kinds of carpet than you can poke a stick at!.
Any English High Street has more Indian Restaurants than you can shake a stick at.
More often than not, a student will come up with the right answer.