Üzgünüm fakat sanırım sen hatalısın.
- I'm sorry, but I think you're mistaken.
Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
- Although I trusted the map, it was mistaken.
Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
- A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.
Senin politikan yanlış.
- Your policy is mistaken.
Sen yanılmış olmalısın.
- You must be mistaken.
Tom yanılmış olduğu ihtimalini kabul edemedi.
- Tom couldn't rule out the possibility that he was mistaken.
This is a clear case of mistaken identity.
I think you must be mistaken.
... Elite Institution Cognitive Disorder is the mistaken belief ...
... Second, I think it's a mistaken notion to say that ...