Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Keşke Tatoeba'da daha fazla azınlık dilleri olsa.
- I wish there were more minority languages in Tatoeba.
Dan ufak yaralarla kurtuldu.
- Dan survived with minor injuries.
Ufak detaylar hakkında endişelenme.
- Don't worry about the minor details.
Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
- It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Önemsiz konularda her zaman endişe eder.
- He always worries about minor points.
Önemsiz detaylar için üzülme.
- Don't worry about the minor details.
Almanya'da 18 yaşından küçükseniz reşit olmayan bir kimsesinizdir.
- In Germany you're a minor if you're younger than 18 years old.
Reşit olmayanlar buraya giremez.
- Minors can't come in here.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
- The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.