O, tavukları darıyla besledi.
- He fed the chickens millet.
Hey guys! What' up?.
Aren't you guys sleepy?
- Uykunuz yok mu millet?
What were you guys talking about?
- Siz ne hakkında konuşuyordunuz millet?
The Chinese are a friendly people.
- Çinliler cana yakın bir millettir.
All sorts of people live in Tokyo.
- Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
He gave his life for the nation.
- Hayatını milleti için verdi.
I'll be right back, folks.
- Ben hemen döneceğim, millet.
Can I help you folks?
- Size yardım edebilir miyim millet?
She did it for the good of the community.
- O onu milletin iyiliği için yaptı.
The country appealed to the United Nation for help.
- Ülke yardım için Birleşmiş Milletler'e başvurdu.
Denmark is the happiest country in the world according to the United Nations World Happiness Report.
- Danimarka, Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu'na göre dünyanın en mutlu ülkesidir.
Are nations the last stage of evolution in human society?
- Milletler insan toplumunda son evrim aşaması mı?
I'll be right back, folks.
- Ben hemen döneceğim, millet.
Can I help you folks?
- Size yardım edebilir miyim millet?
I congratulate him and Governor Palin for all they have achieved, and I look forward to working with them to renew this nation's promise in the months ahead.
- Başardıkları her şey için onu ve Vali Palin'i tebrik ediyorum ve önümüzdeki aylarda bu milletin sözünü yenilemek için onlarla çalışmaya can atıyorum.
Thank you very much, everybody.
- Çok teşekkür ederim, millet.
Hey everybody, listen up!
- Hey millet, kulak verin!