meselen

listen to the pronunciation of meselen
Турецкий язык - Английский Язык
issue of
mesele
matter

You must bring home to him the importance of the matter. - Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.

We had no choice but to leave the matter to him. - Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.

mesele
problem

This problem is a real challenge. - Bu mesele gerçek bir sorundur.

That's a First World problem. - O bir Birinci Dünya meselesidir.

mesele
issue

Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents? - The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?

Speaking of religious matters is a delicate issue. - Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.

mesele
affair

Do you think she has nothing to do with the affair? - Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?

I am not concerned with the affair. - Ben mesele ile ilgili değilim.

mesele
chose
mesele
concern

I am not concerned with the affair. - Ben mesele ile ilgili değilim.

This matter doesn't concern you. - Bu mesele seni ilgilendirmiyor.

mesele
cause

They accused him of being in the classroom in order to cause trouble. - Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.

The question is who caused the accident. - Mesele kazaya kimin neden olduğu.

mesele
puzzle
mesele
subject matter
mesele
crux

That's the crux of the matter. - Meselenin püf noktası odur.

mesele
hangup
mesele
shebang
mesele
business

Tom is scrupulous in matters of business. - Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.

mesele
proposition
mesele
point

I think you're missing the point. - Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsun.

I think you're missing the point. - Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsunuz.

mesele
question

To be or not to be, that is the question. - Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.

The question was discussed in detail. - Mesele derinlemesine tartışıldı.

mesele
problem, question, matter, issue, affair, case
mesele
res

I hope this matter is resolved quickly. - Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.

mesele
topic
mesele
(Hukuk) case

As far as I know, this is not the case. - Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.

mesele
questlon
mesele
affaire
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) Misâl ve örnek olarak. Söz gelişi. Mesel
MESELE
(Osmanlı Dönemi) Gölgelik
mesele
Problem
mesele
Sorun: "Nevin meseleyi derhâl anlayarak kapıya geldi, arabacıya seslendi."- P. Safa
mesele
Güç iş
mesele
Güç iş: "Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir."- R. N. Güntekin
mesele
(Osmanlı Dönemi) düşünülüp halledilecek iş ve husus, ehemmiyetli iş; problem
mesele
Sorun
meselen
Избранное