I don't want to be involved in that matter.
- O meseleye karıştırılmak istemiyorum.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
We're going to discuss the problem tomorrow.
- Meseleyi yarın tartışacağız.
That's a First World problem.
- O bir Birinci Dünya meselesidir.
The real issue is how to prevent the disease.
- Gerçek mesele hastalığın nasıl önleneceğidir.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Do you think she has nothing to do with the affair?
- Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
- Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
It's a matter that concerns all of us.
- Bu hepimizi ilgilendiren bir mesele.
This matter doesn't concern you.
- Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
Please accept our apologies for the trouble this matter has caused you.
- Lütfen bu meselenin neden olduğu sorun için özürlerimizi kabul edin.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
That's really not the point, is it?
- Mesele gerçekten o değil, değil mi?
There is no point arguing about the matter.
- Mesele hakkında tartışmanın hiçbir anlamı yok.
The question was discussed in detail.
- Mesele derinlemesine tartışıldı.
What we should do next is the question.
- Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.