The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials.
- Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.
The official in charge let me in.
- Sorumlu memur içeri girmeme izin verdi.
There were ten police officers on the spot.
- Noktada on polis memuru vardı.
He became a police officer.
- O bir polis memuru oldu.
He is a clerk at the Bank of Washington.
- O, Washington Bankasında bir memur.
Her father is a bank clerk.
- Onun babası bir banka memuru.
I was a public servant.
- Ben bir devlet memuruydum.
These government officials are corrupt.
- Bu devlet memurları rüşvetçidir.
Government officials inspected all factories.
- Devlet memurları bütün fabrikaları denetlediler.
Government officials inspected all factories.
- Devlet memurları bütün fabrikaları denetlediler.
The customs officials examined the boxes.
- Gümrük memurları kutuları inceledi.
I was a public servant.
- Ben bir devlet memuruydum.