Tom'un kibritlerle oynamayacak kadar aklı var.
- Tom knows better than to play with matches.
Kibritlerle oynamamalısın.
- You shouldn't play with matches.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Teniste kimse onunla maç yapamaz.
- No one can match him at tennis.
Şaşırtıcı darbe maçı bitirdi.
- The astonishing blow finished the match.
Tom ve Mary iyi bir eştirler.
- Tom and Mary are a good match.
O, benim için iyi bir eştir.
- He is a good match for me.
Tom tüm kibriti tüketti bu yüzden ateşi yakamadı.
- Tom ran out of matches so he couldn't light the fire.
Yangın çocukların kibritlerle oynamasından kaynaklandı.
- The fire was brought about by children's playing with matches.
O benim için denk değil.
- She is no match for me.
John yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.
- John represented his class in the swimming match.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.
Elbiseyle eşleşen ayakkabıları seçti.
- She picked out the shoes that match the dress.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Tom ve Mary benzer gömlekler satın aldılar.
- Tom and Mary bought matching shirts.
Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.
- We shall never see her match.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Perdeler ve halı iyi bir eşleşmedir.
- The curtains and the carpet are a good match.
Halılar perdeler için iyi bir eşleşmedir.
- The rugs are a good match for the curtains.
Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
- As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
- It's always disappointing when you lose a match on penalties.
İngilizce cümle değiştirildi. Bu çevirinin hala eşleştiğinden emin olun.
- The English sentence has been changed. Make sure that this translation still matches.
Tom'un çorapları eşleşmiyor.
- Tom's socks don't match.
Tom çoraplarının uymadığını fark etmedi.
- Tom didn't realize his socks didn't match.
Onun giysileri yaşına uymadı.
- His clothes didn't match his age.
He struck a match and lit his cigarette.
He knew he had met his match.
My local team are playing in a match against their arch-rivals today.
She matched him at every turn: anything he could do, she could do as well or better.
They found out about his color-blindness when he couldn't match socks properly.
... is going to go down. So the amount of water coming in that just matches the amount going ...
... size. So, if the number of births just matches the number of deaths, the population stays ...