No one can be forced to give evidence against himself in court.
- Hiç kimse mahkemede kendi aleyhine delil vermeye zorlanamaz.
Tom was green behind the ears when it came to defending himself in court.
- Tom, mahkemede kendini savunma konusunda daha çok toydu.
His repeated delinquencies brought him to court.
- Tekrarlanan suçları onu mahkemeye getirdi.
That matter was decided by the Supreme Court.
- O konuda Anayasa Mahkemesi tarafından karar verildi.
The court session lasted for three hours.
- Mahkeme oturumu üç saat sürdü.
The policeman refused to allow Mary into the court room.
- Polis Mary'nin mahkeme salonuna girmesine izin vermeyi reddetti.
Sami's supporters gathered outside the courthouse.
- Sami'nin destekçileri mahkeme binasının dışında toplandı.
Justice is found in a courtroom.
- Adalet mahkeme salonunda bulunur.
Virgilius went to court, and demanded justice from the emperor against the men who had robbed him.
- Virgilius mahkemeye gitti ve onu soymuş olan erkeklere karşı imparatordan adalet istedi.
Tom's trial starts tomorrow.
- Tom'un mahkemesi yarın başlar.
The trial lasted for ten consecutive days.
- Mahkeme müteakiben on gün sürdü.
Anything you say can and will be used against you in a court of law.
- Söylediğiniz her şey bir mahkemede size karşı kullanılabilir ve kullanılacaktır.