made use

listen to the pronunciation of made use
Английский Язык - Турецкий язык

Определение made use в Английский Язык Турецкий язык словарь

used
{s} kullanılmış

O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş. - That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.

Kardeşim kullanılmış bir araba satın aldı, bu yüzden çok pahalı değildi. - My brother bought a used car, so it was not very expensive.

used
{s} kullanılmış; elden düşme, eski: He sells used books. Eski kitap satıyor. I don't want a used car. Kullanılmış araba istemem
used
{f} kullan

Spor salonu, tören için kullanıldı. - The gym is used for the ceremony.

Na'vi dili Avatar'da kullanılır. - Na'vi language is used in Avatar.

used
eskiden

Ben eskiden olduğum gibi değilim. - I'm not what I used to be.

Eskiden bardak altlıklarını toplardım. - I used to collect coasters.

used
tükenmek
used
alışkın

O uzun mesafe yürümeye alışkın. - He is used to walking long distances.

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to keeping early hours.

used
kullanılan

Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur. - Windows is the most used operating system in the world.

O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. - It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.

used
eski

Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır? - Is eating fish as healthy now as it used to be?

Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır. - France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.

used
(to ile) alışkın
used
yap(mak)
used
{s} to -e alışık, -e alışkın: I'm used to it. Ona alışığım
used
eskiden olduğu kadar

Tom eskiden olduğu kadar sıska değil. - Tom isn't as skinny as he used to be.

Vücudum eskiden olduğu kadar esnek değil. - My body is not as flexible as it used to be.

used
He used to come at eight Eskiden saat sekizde gelirdi
used
be used up çok yorulmak
used
idi

Biz eskiden komşu idik. - We used to be neighbours.

Tom bir özel eğitim öğretmeni idi. - Tom used to be a special education teacher.

used
bitkin hale gelmek
used
alışık

Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır. - Mr Kaifu is used to making speeches in public.

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim. - I'm not used to making speeches in public.

Английский Язык - Английский Язык
used
make use
To use, usually productively and/or for a specific purpose
made use

    Турецкое произношение

    meyd yus

    Произношение

    /ˈmād ˈyo͞os/ /ˈmeɪd ˈjuːs/
Избранное