Birçok insan bu hikayenin düzmece olduğuna inanmak istemiyordu.
- Many people did not want to believe that this story was made up.
Tom'un düşüncesi uyduruk.
- Tom's mind is made up.
Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.
- This stool is made up of leather and wood.
Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.
- Tom has made up his mind to go to Boston to study.
Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
- The country is trying hard to make up for her trade deficit.
Kaybı telafi etmek zorundaydım.
- I had to make up for the loss.