Lütfen ne zaman isterseniz içeri gelip sergimize bir göz atmak için tereddüt etmeyin.
- Please do feel free to come in and take a look at our exhibition anytime.
Buna bir göz atmak ister misin?
- Would you like to take a look at it?
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
O, postere bakmak için durakladı.
- He paused to look at the poster.
Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
- Tom stopped to take a close look at the car.