Tom yerli bir kızla evlendi.
- Tom married a local girl.
Tom çok başarılı olan yerli bir erkek çocuğu.
- Tom is a local boy who made it big.
Didocanın yerel adı cezyas mec'dir.
- The local name of Tsez is cezyas mec.
Nepalce'nin yerel adı नेपाली'dir.
- The local name of Nepali is नेपाली.
Bazı lokal şiddetli yağmur sağanaklarından dolayı oraya gitmediğimize sevindim.
- I'm glad we didn't go there because there were some localized heavy rain showers.
Sana lokal anastezi uygulayacağım.
- I'll give you a local anesthetic.
Yerel sakinler şok içinde.
- Local residents are in a state of shock.
O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
- She married a local boy.
Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
- Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
Tom her cuma gecesi yerel bir barda şarkı söyler ve gitar çalar.
- Tom sings and plays guitar at a local bar every Friday night.
Yönetmen yerel Asahi muhabirinin suç mahalline gitmesini istedi.
- The director wanted the local Asahi reporter to go to the scene of the crime.
Sami ve Leyla yöresel küçük bir lokantada takıldılar.
- Sami and Layla hung out at the local diner.
Bu kıyafetler yöresel olarak yapılırlar.
- These clothes are made locally.
O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
- She married a local boy.
Yönetmen yerel Asahi muhabirinin suç mahalline gitmesini istedi.
- The director wanted the local Asahi reporter to go to the scene of the crime.
Functional programming languages usually don't allow changing the immediate value of locals once they've been initialized, unless they're explicitly marked as being mutable.
The patient didn't want to be sedated, so we applied only local anesthesia.
Hawaiian Pidgin is spoken by the local population.