Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
Onu o şekilde bırakmak ister misin?
- Do you want to leave it like that?
Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Bunun gibi bir şey bulmak istiyorum.
- I wanna find something like that.
Ben asla öyle bir şey duymadım.
- I never heard anything like that.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
- In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
- Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
Bütünüyle bunun gibi bir şey hiç görmedim.
- I've never seen anything quite like this.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Biz onu bu şekilde bırakamayız.
- We can't leave him like this.
Bana asla bu şekilde davranmazdın.
- You never used to treat me like this.
Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
- How dare you speak to me like that?
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
senin gibi birini istiyorum.
Senin gibi bir kız arıyorum.
- I've been looking for a girl like you.
Keşke senin gibi bir arkadaşım olsa.
- I wish I had a friend like you.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... is like me can ginseng would you like to buy my unicorn ...
... So, sonically, it just smells like me. ...