lifelong

listen to the pronunciation of lifelong
Английский Язык - Турецкий язык
(Kanun) yaşadığı sürece
(Kanun) yaşam boyu

Yaşam boyu öğrenmenin gerekli olduğuna inanıyorum. - I believe that lifelong learning is essential.

ömürboyu
hayat boyu

Boston'a gitmek Tom'un hayat boyu rüyasıydı. - Going to Boston was Tom's lifelong dream.

{s} ömür boyu

Kremlin'de çalışmak benim ömür boyu süren düşüm olmuştur. - Working in the Kremlin has been my lifelong dream.

Tom ve Mary ömür boyu arkadaş oldu. - Tom and Mary became lifelong friends.

bütün ömründe
bir ömür devam eden
(sıfat) ömür boyu
lifetime
{i} ömür

O kadın beni ömür boyu ben olduğum için sevecekse ben onunla evlenirim. - If that woman will love me for who I am for a lifetime, I would marry her.

Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi. - Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.

lifelong education
yaşam boyu eğitim
lifelong learner
yaşam boyunca öğrenen
lifelong learning
hayat boyu öğrenme
lifelong learning
Yaşam boyu öğrenim
lifelong support agreement
(Kanun) ölünceye kadar bakma akdi
lifetime
(Nükleer Bilimler) ortalama ömür,ömür
lifetime
{i} hayat

Tatoeba: Annenin hayatı boyunca şimdiye kadar söyleyebildiğinden daha fazla cümleye sahibiz. - Tatoeba: We've got more sentences than your mom could ever say in her lifetime.

Ay ve güneş mükemmel bir çizgi olduğunda buna tam tutulma denir.Bunlar çok nadirdir.Çoğu kişi hayatları boyunca bir tane görür. - When the Moon and Sun are in a perfect line, it is called a total eclipse. These are very rare. Most people only see one in their lifetime.

lifetime
(Askeri) ömür süresi
lifetime
(Tıp) yaşam boyunca
lifetime
ömür boyu

O kadın beni ömür boyu ben olduğum için sevecekse ben onunla evlenirim. - If that woman will love me for who I am for a lifetime, I would marry her.

Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi. - Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.

lifetime
bir ömür boyu

Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur. - You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.

Tom bana bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi. - Tom gave me enough soap to last a lifetime.

lifetime
(sıfat) ömür boyu süren
lifetime
{i} yaşam
lifetime
hayat müddeti
lifetime
yaşam süresi
lifetime
{s} ömür boyu süren

Bu, bir ömür boyu süren fırsattır. - This is the opportunity of a lifetime.

Английский Язык - Английский Язык
Extending for the entire duration of life

They were lifelong friends, they met in elementary school and ended their lives in the same rest home.

lasting or continuous through life
continuing through life; "a lifelong friend"; "from lifelong habit"; "his lifelong study of Greek art"
Lifelong means existing or happening for the whole of a person's life. her lifelong friendship with Naomi. continuing or existing all through your life
Lasting or continuing through life
continuing through life; "a lifelong friend"; "from lifelong habit"; "his lifelong study of Greek art
{s} continuing throughout a person's life, enduring
{s} lifetime
lifelong learning
Lifelong learning is the continuous building of skills and knowledge throughout the life of an individual
lifelong
Избранное