O kadar çok televizyon izlemeseydi, çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.
- If he did not watch so much television, he would have more time for study.
Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Yazar çalışma odasında kendini öldürdü.
- The author killed himself in his study.
Onun çalışma odası parka bakıyor.
- His study faces the park.
Tom Fransızca öğrenme niyetiyle Fransaya geldi.
- Tom came to France with the intention of studying French.
Çok çalışmalısın ve çok şey öğrenmelisin.
- You must study hard and learn many things.
Bir portre yapmaya hazırlanırken, arkadaşlarım konuyu yakından incelemek için bir sürü fotoğraf çeker.
- In preparation for painting a portrait, my friend takes many photographs in order to study the subject closely.
Biz Japon tarihini incelemek için müzeye gittik.
- We went to the museum to study Japanese history.
Çalışma yapmak için çok yorgunum.
- I'm too tired to do study.
Yabancı bir dil öğrenmek zordur.
- Studying a foreign language is hard.
İngilizce öğrenmek için Amerika'ya gitti.
- He went to America to study English.