Koşmak şöyle dursun, neredeyse yürüyemiyor.
- She can hardly walk, let alone run.
Konuşmak şöyle dursun, Fransızca okuyamıyorum.
- I can't read French, let alone speak it.
Bırak ders çalışmayı, düşünmek için bile bitik durumdaydım.
- I was too exhausted to think, let alone study.
Koşmayı bırak, yürüyemiyorum bile.
- I can't even walk, let alone run.
I wish he would let me alone so I could get some sleep.
I didn't even notice it, let alone mind it.