O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
- I was about to leave my house when she rang me up.
Ancak Lucy evinden ayrılmak üzereydi.
- However, Lucy is about to leave her home.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitlemeden bırakmak onun dikkatsizliğiydi.
- It was careless of her to leave the door unlocked when she went out.
O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti
- She took two weeks' leave and visited China.
Şimdi gitmemize izin verir misin?
- Will you permit us to leave now?
Tom asla Boston'u terk etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to ever leave Boston.
Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.
- Tom got an emergency call and had to leave work.
Daha uzun süre kalmak istiyorum ama gitmek zorundayım.
- I'd like stay longer, but I have to leave.
Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi?
- You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?
Birçok Perulunun koka yapraklarını çiğneme adeti vardır.
- Many Peruvians have the habit of chewing coca leaves.
Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
- The garden was covered with fallen leaves.
O, Londra'ya hareket etmek üzeredir.
- He is about to leave for London.
İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
- When I arrived at the station, the train was just about to leave.
İlk tren ne zaman ayrılacak?
- What time does the first train leave?
Ayrılmayacaklar gibi görünüyor.
- It sounds like they're not going to leave.
Yola çıkmak için ne zaman hazır olursun?
- When will you be ready to leave?
Acele et! Tren yola çıkmak üzere.
- Hurry up! The train is about to leave.
O ayrılmak üzereyken vedalaştı.
- He said farewell as he was about to leave.
Onlarla kapıda vedalaştım.
- I took my leave of them at the gate.
Tom, ülkeyi terketmek istediğini söylüyor.
- Tom says he wants to leave the country.
Tom terketmek zorunda kalacak.
- Tom will have to leave.
Cambridge treni 5. platformdan kalkmaktadır.
- The train for Cambridge leaves from Platform 5.
Tren kalkmak üzere. Acele et.
- The train's about to leave. Hurry up.
I think you'd better leave.
When he had leeft speakynge, he sayde vnto Simon: Cary vs into the depe, and lett slippe thy nette to make a draught.
I'll leave the car in the station so you can pick it up there.
I left the band.
Can't we just leave this to the experts?.
When my father died, he left me the house.
And by myssefortune Sir Bors smote Sir Launcelot thorow the shylde into the syde, and the speare brake and the hede leffte stylle in the syde.
I left the country and I left my wife.
I've been given three weeks' leave by my boss.
There's not much food left, we'd better go to the shops.