Bu ev ve bu topraklar benim!
- This house and this land are mine.
Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
- They debated land reform but never carried it out.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building his house on it.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Denizciler karayı gördü.
- The sailors saw land.
Fil en büyük kara hayvanıdır.
- The elephant is the largest land animal.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
O, arazisini elden çıkarmak istiyor.
- He wants to dispose of his land.
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- Is it possible to land a plane on this island?
İtalya güzel bir memlekettir.
- Italy is a beautiful land.
Benim atalarım bu memleketin öncüleriydi.
- My ancestors were the pioneers of this land.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
- Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
- Tom landed a big trout.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Amerika bir göçmenler ülkesidir.
- America is a land of immigrants.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Uçak mükemmel bir iniş yaptı.
- The plane made a perfect landing.
Uçak güvenli bir iniş yaptı.
- The airplane made a safe landing.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Tom ve Mary önümüzdeki ay gelincikler diyarına seyahat etmeyi planlıyorlar.
- Tom and Mary are planning to travel to the land of stoats next month.
Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.
- We will divide the large area of family land equally between our children.
Pilot uçağı alana indirdi.
- The pilot landed the airplane in the field.
O çok fazla arazi tutuyor.
- He holds a lot of land.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
- Tom has had that land for more than thirty years.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.
- Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
The landless flock to the cities seeking jobs.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
He got an awful land when the police arrived.
Use the net to land the fish.
The plane is about to land.