Kısacası, ben katılmıyorum.
- In short, I disagree.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Kısacası toplantı vakit kaybıydı.
- The meeting, in short, was a waste of time.
Proje, kısaca, bir başarısızlıktı.
- The project, in short, was a failure.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Biz mali olarak sıkıntılıydık, uzun lafın kısası, biz iflastaydık.
- We were financially troubled, in short, we were bankrupt.
In short, he's run off without paying off his debt.
- Kurzum hat er sich davongemacht, ohne seine Schulden zu begleichen.
In short, he is a man of great ability.
- Er ist kurzum ein Mann von großem Können.
I had a look at your fridge, unscrewed the panels at the back and, in short, it's completely broken.