Tom birkaç enstantane fotoğraf çekti.
- Tom took a few snapshots.
Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
- She showed me the snaps which she had taken during her journey.
Amuda kalktığımda boynum çatırdadı.
- My neck snapped when I did a headstand.
Annem çantasını çat diye kapattı.
- Mother closed her purse with a snap.
Annem çantasını çat diye kapattı.
- Mother closed her purse with a snap.
When I went to put my coat on at snap time, what should go runnin' up my arm but a mouse.
He snapped a picture of me with my mouth open and my eyes closed.