Tom is putting stuff in his backpack.
- Tom çantasına eşyalarını koyuyor.
I think you're putting in too much sugar.
- Bence çok fazla şeker koyuyorsun.
He put a cover over his car.
- O, arabasının üzerine bir örtü koydu.
I used to make sure I put a cover over my motorcycle at night.
- Ben gece motosikletimin üstüne bir kılıf koyduğumu sağlama alırdım.
Put some salt on your meat.
- Etinin üzerine biraz tuz koy.
Please put a cassette in the VCR and press the record button.
- Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
I have no interest in putting my money into your dreams.
- Hayallerinize paramı koymakla ilgilenmiyorum.
Would you mind putting a link on your web page to our company's web site?
- Web sayfana bizim şirketin web sitesi ile ilgili bir link koyar mısın?
I put my fingers in my ears to block out the terrible sounds.
- Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma koydum.
What sound does a sheep make?
- Bir koyun nasıl ses çıkarır?
Tom put his arm around Mary.
- Tom kolunu Mary'nin etrafına koydu.
Tom put the thermometer under his arm.
- Tom ısıölçeri kolunun altına koydu.
We were granted the privilege of fishing in this bay.
- Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.