If I wanted to scare you, I would tell you what I dreamt about a few weeks ago.
- Seni korkutmak isteseydim, birkaç hafta önce rüyamda ne gördüğümü anlatırdım.
When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
- Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
I didn't mean to frighten you.
- Seni korkutmak istemedim.
I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
I didn't mean to frighten you.
- Seni korkutmak istemedim.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
- Üzgünüm seni korkutmak istemedim.
We don't want to startle anyone.
- Biz kimseyi korkutmak istemiyoruz.
I didn't want to alarm you.
- Seni korkutmak istemedim.
When he entered the building, he was frightened by a sudden cry.
- O, binaya girdiğinde, ani bir çığlık sesiyle korkutuldu.
The explosion frightened the villagers.
- Patlama köylüleri korkuttu.
Horror movies frighten me.
- Korku filmleri beni korkutur.
The thunder frightened the students.
- Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
No one threatened Tom.
- Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..
The big dog is frightening them.
- Büyük köpek onları korkutuyor.
Is bungee jumping frightening or fun?
- Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
She scared the cat away.
- O, kediyi korkutup kaçırdı.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
I'm sorry if I startled you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
Tom is easily startled.
- Tom kolayca korkutuluyor.
When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
- Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
I didn't mean to scare you.
- Seni korkutmak istemedim.
It might startle them.
- Bu onları korkutabilir.
I'm sorry if I startled you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
Tom has never been intimidated by anyone or anything.
- Tom biri ya da bir şey tarafından asla korkutulmadı.
It's no use trying to intimidate me.
- Gözümü korkutmaya çalışmanın faydası yok.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
Sami was terrifying the girls.
- Sami kızları korkutuyordu.
Something must've spooked them.
- Bir şey onları korkutmuş olmalı.
Something must've spooked him.
- Bir şey onu korkutmuş olmalı.