korkulu

listen to the pronunciation of korkulu
Турецкий язык - Английский Язык
anxious
horrifying
eerie
frightening, horrifying; dangerous
dangerous, perilous
apprehensive
scary, frightening
fearful
grim
awestruck
korku
{i} horror

This horror movie is really scary. I couldn't sleep after I watched it. - Bu korku filmi gerçekten korkutucu.Ben izledikten sonra uyuyamadım.

She takes pleasure in seeing horror films. - O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.

korku
fear

She is on a diet for fear that she will put on weight. - Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.

They fear that he may be dead. - Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.

Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak yeğdir
(Atasözü) Better be sorry than sure
korkulu anlar
scary moments
korkulu rüya/düş görmektense uyanık yatmak hayırlıdır/yeğdir
(Atasözü) It's better to do without a thing than to run risks to get it
korku
apprehension
korku
misgiving
korku
dread

My little brother says that he had a dreadful dream last night. - Küçük erkek kardeşim dün gece korkunç bir rüya gördüğünü söylüyor.

This is the first time I've seen such a dreadful movie. - Böyle korkutucu bir filmi ilk defa görüyorum.

korku
fright

I spoke to him kindly so as not to frighten him. - Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.

I could die of fright. - Korkudan ölebilirdim.

korku
phobos
korku
anxiety

Her anxiety almost drove her wild. - Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

korku
(Askeri) panic

Fear and panic overwhelmed me. - Korku ve paniğe kapılmıştım.

korku
misdoubt
korku
danger

Danger always looks bigger through the eyes of fear. - Tehlike her zaman korkunun gözlerinden daha büyük görünüyor.

We are all in terrible danger. - Biz korkunç bir tehlike içindeyiz.

korku
thrill

I don't like rural horror thrillers. - Ben kırsal korku gerilimini sevmiyorum.

His story thrilled me with horror. - Onun hikayesi beni korkudan titretti.

korku
threat

Your threats don't frighten me. - Senin tehditlerin beni korkutmuyor.

No one threatened Tom. - Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..

korku
menace
korku
creeps

Everyone here creeps me out. - Buradaki herkes beni korkutuyor.

That guy gave me the creeps. - O adam bana korku verdi.

korku
boggle
korku
perilous
korku
terror

He was almost petrified with terror. - Korku nedeniyle neredeyse donakalmıştı.

korku
affright
korku
dismay
korku
awe

What an awesome deal! - Ne korkunç bir anlaşma!

I thought it was awesome. - Onun korkunç olduğunu düşündüm.

korku
dray
korku
consternation
korku
reassure
korku
the fear of
korku
scare

To tell you the truth, I am scared of heights. You are a coward! - Gerçeği söylemek gerekirse. Ben yükseklikten korkuyorum, Sen bir korkaksın!

We were all scared shitless. - Hepimizin korkudan ödü patladı.

korku
trepidation
korku
phobia
korku
Gothic
korku
alarm

I found that very alarming. - Onu çok korkutucu buldum.

I didn't want to alarm you. - Seni korkutmak istemedim.

korku
funk
korku
fear, fright, dread; alarm, anxiety, care; danger, threat, menace; phobia
korku
bugaboo
Турецкий язык - Турецкий язык
Korku veren, korkutan: "Gördüğü korkulu rüyalara ve bunların tabirlerine inanırdı."- A. Ş. Hisar
Kendisinden kötülük gelebilen, tehlikeli: "Hâlinden şerir, korkulu bir adam olduğu görünüyordu."- M. Ş. Esendal
Kendisinden kötülük gelebilen, tehlikeli
Korku veren, korkutan
Korku
(Osmanlı Dönemi) HELEL
Korku
endişe
Korku
havil
Korku
(Osmanlı Dönemi) HELA'
Korku
(Hukuk) HAVF
Korku
(Osmanlı Dönemi) ŞEHM
Korku
(Osmanlı Dönemi) HAYLA'
korku
Kaygı, üzüntü: "İçlerinde görünmez bir bozukluk korkusuyla sıra sağlamlara geldi."- R. N. Güntekin
korku
Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara
korku
Kalp çarpıntısına ve tam bir halsizlik belirtilerine sebep olan bir hal
korku
Kaygı, üzüntü
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu: "Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor."- Y. Z. Ortaç
korku
Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, kalp ve solunum hızlanması gibi belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu
korkulu
Избранное