What's their location?
- Onların konumu nedir?
What is your present location?
- Mevcut konumunuz nedir?
I'm not in a position to give you advice.
- Sana tavsiye verecek konumda değilim.
He lost his position just because he refused to tell a lie.
- Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
He lost his position just because he refused to tell a lie.
- Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
I'll look up the location of the town on my map.
- Haritamda kasabanın konumuna bakacağım.
William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations.
- William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.
Where is my position on the map?
- Harita üzerindeki konumumuz neresidir?
Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government.
- Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.
It's not his place to tell me what to do.
- Bana ne yapacağımı söylemek onun konumu değil.