konuşmuyorum

listen to the pronunciation of konuşmuyorum
Турецкий язык - Английский Язык
I do not speak
Rarely used alternative form of I don't speak
konuş
speak

I don't speak Japanese. - Japonca konuşamıyorum.

Frankly speaking, he is untrustworthy. - Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.

konuş
{f} spoke

Which language is spoken in the U.S.A.? - ABD'de hangi diller konuşuluyor?

It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. - Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.

konuş
{f} commune
konuş
(Tıp) conus
konuş
talk to

Mary was lonely because the other students didn't talk to her. - Diğer öğrenciler onunla konuşmadığından dolayı Mary yalnızdı.

I want to talk to your uncle. - Amcanla konuşmak istiyorum.

konuş
{f} talk

Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely. - Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.

John was in such a hurry that he had no time for talking. - John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.

konuş
commune with
konuş
spoke out
konuş
speak out

You can speak out freely here. - Sen burada özgürce konuşabilirsin.

You must speak out against injustice. - Haksızlığa karşı yüksek sesle konuşmalısın.

konuş
{f} spoken

Which language is spoken in the U.S.A.? - ABD'de hangi diller konuşuluyor?

It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. - Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.

konuş
spoke to
konuş
speak to

How dare you speak to me like that? - Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?

May I speak to Pedro? - Pedro ile konuşabilir miyim?

konuş
spoken out
konuş
{f} tongue

Mr Wright speaks Japanese as if it were his mother tongue. - Bay Wright, sanki onun ana diliymiş gibi Japonca konuşuyor.

Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue. - Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.

konuş
{f} talked

We always talked about a lot of things after school. - Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.

In the tent we talked and talked. - Çadırda sürekli konuştuk.

konuş
{f} talking

Talking in the library is not allowed. - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.

What're you talking about? - Ne hakkında konuşuyorsun?

konuş
spoken to
konuş
{f} speaking

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

Speaking English is not easy. - İngilizce konuşmak kolay değildir.

konuş
discourse

In their discourse after dinner, they talked about politics. - Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.

konuş
placing, arrangement
konuş
(Askeriye) disposition, deployment
konuş
geol. location
konuş
intercede
konuş
converse

We conversed until late at night while eating cake and drinking tea. - Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.

I need someone with whom I can converse. - Konuşabileceğim birine ihtiyacım var.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение konuşmuyorum в Турецкий язык Турецкий язык словарь

konuş
Konma işi veya biçimi
konuş
Konum
konuş
Bütün imkânlar göz önünde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerleştirilmesi biçimi
konuşmuyorum
Избранное