konuşarak

listen to the pronunciation of konuşarak
Турецкий язык - Английский Язык
wording
speaking

I grew up speaking French at home. - Evde Fransızca konuşarak büyüdüm.

I have a lot of friends who are native speakers, so I've had a lot of experience speaking with native speakers. - Ana dilini konuşan bir sürü arkadaşım var, bu yüzden ana dilini konuşanlarla konuşarak bir sürü deneyimim oldu.

talking

She had a good time talking with him about his trip. - Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.

The more time you spend talking about what you do, the less time you have to do it. - Yaptığın hakkında konuşarak ne kadar çok zaman harcarsan, onu o kadar az zamanda yapmak zorunda kalırsın.

konuşarak bastırmak
talk down
konuşarak kör iniş yaptırmak
(uçak) talk down
konuşarak zaman geçirmek
talk away
konuş
speak

Can you speak English? - İngilizce konuşabiliyor musun?

I don't speak Japanese. - Japonca konuşamıyorum.

konuş
{f} spoke

The policeman spoke to a man on the street. - Polis bir adamla sokakta konuştu.

Which language is spoken in the U.S.A.? - ABD'de hangi diller konuşuluyor?

konuş
{f} commune
konuş
(Tıp) conus
konuş
talk to

I want to talk to you. - Seninle konuşmak istiyorum.

She tends to talk too much. - Çok konuşmaya eğilimlidir.

konuş
{f} talk

Don't talk with your mouth full. - Ağzın doluyken konuşma.

Do not talk with your mouth full. - Ağzın doluyken konuşma.

konuş
commune with
konuş
spoke out
konuş
speak out

Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt. - Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.

Can we speak outside for a moment? - Bir an dışarıda konuşabilir miyiz?

konuş
{f} spoken

In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans. - Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.

Which language is spoken in the U.S.A.? - ABD'de hangi diller konuşuluyor?

konuş
spoke to
konuş
speak to

How dare you speak to me like that? - Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?

She doesn't speak to me. - O benimle konuşmuyor.

konuş
spoken out
konuş
{f} tongue

By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek. - Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.

I can speak Esperanto as if it's my mother tongue. - Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.

konuş
{f} talked

We always talked about a lot of things after school. - Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.

We talked about various things. - Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.

konuş
{f} talking

Who were you talking with? - Kiminle konuşuyordun?

What're you talking about? - Ne hakkında konuşuyorsun?

konuş
spoken to
konuş
{f} speaking

I'm not very good at speaking Arabic. - Çok iyi Arapça konuşamıyorum.

Speaking English is not easy. - İngilizce konuşmak kolay değildir.

konuş
discourse

In their discourse after dinner, they talked about politics. - Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.

abartılı konuşarak etkilemek
snow
konuş
placing, arrangement
konuş
(Askeriye) disposition, deployment
konuş
geol. location
konuş
intercede
konuş
converse

Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion. - Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.

I need someone with whom I can converse. - Konuşabileceğim birine ihtiyacım var.

peltek konuşarak
lispingly
sokak diliyle konuşarak
slangily
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение konuşarak в Турецкий язык Турецкий язык словарь

konuş
Konma işi veya biçimi
konuş
Konum
konuş
Bütün imkânlar göz önünde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerleştirilmesi biçimi