These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
Please say it once more.
- Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
Try doing it once more.
- Onu bir kez daha yapmayı dene.
She was late once again.
- Bir kez daha geç kalmıştı.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
This time, you won't escape punishment.
- Bu kez cezadan kaçamazsın.
This time I'll try it.
- Bu kez onu deneyeceğim.
You are entitled to try once again.
- Bir kez daha deneme hakkın var.
France and Britain were at war once again.
- Fransa ve İngiltere bir kez daha savaştaydı.
German classes are held twice a week - on Mondays and Wednesdays.
- Almanca dersleri haftada iki kez yapılmaktadır- Pazartesi ve Çarşamba günleri.
Brush your teeth twice a day at least.
- Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
I've been to Canada one time.
- Kanada'da bir kez bulundum.
Can I eat this mushroom? You can eat anything one time.
- Bu mantarı yiyebilir miyim? Bir şeyi bir kez yiyebilirsin.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
- Benimle çıkmak isteyeceğinizin pek olası olmadığını biliyorum fakat hâlâ en azından bir kez sormalıyım.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
Read it one more time, please.
- Onu bir kez daha okuyun, lütfen.
Tom has been arrested several times.
- Tom birçok kez tutuklandı.
The two sides clashed several times.
- İki taraf birçok kez çatışmaya girdi.
I will side with you just this once.
- Sadece bu kez yanında olacağım.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
Why can't you be nice for once?
- Neden bir kez olsun kibar olamıyorsun?
Why can't you be nice to me for once?
- Neden bir kez olsun bana karşı kibar olamıyorsun?
You can not appreciate the poem until you have read it many times.
- Birçok kez okuyuncaya kadar şiiri kavrayamazsın.
I've seen Tom on TV many times.
- Tom'u TV'de birçok kez gördüm.
Tom has done that plenty of times.
- Tom onu birçok kez yaptı.
That's happened to me plenty of times.
- Bu birçok kez başıma geldi.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
I have to change buses two times.
- İki kez otobüs değiştirmek zorundayım.
I've been to Kyoto two times.
- Kyoto'da iki kez bulundum.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
Shelly's really filled out since the last time I saw her.
- Onu son kez gördüğümden beri Shelly gerçekten büyümüş.
I saw her for the last time.
- Ben onu son kez gördüm.
On June 21st, 1974, José had breakfast with Liliana for the last time.
- 21 Haziran, 1974'te Jose son kez Liliana ile birlikte kahvaltı yaptı.
She doesn't like the way he orders Kerry around either. 'Kez'll make ya one,' he'd said automatically when Madeline said she'd love a nice cup of tea.