Bu kasa değerli eşyaları saklamak içindir.
- This safe is for keeping valuables.
Bu sırrı saklamak zorundasın, tamam mı?
- You've got to keep this secret, OK?
Tom soğukkanlılığını korumak için mücadele etti.
- Tom struggled to keep his composure.
Eti uzun süre korumak istiyorsanız onu dondurun.
- If you want to keep meat for a long time, freeze it.
Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
- I would have to take precautionary steps to keep him out.
Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar.
- Tom always keeps a pencil behind his ear.
Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi.
- The boy liked to keep his pencils sharp.
Bütün bu yiyecekleri tutacak bir yerimiz yok.
- We have no place to keep all this food.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
- Mary keeps her best dishes in that cabinet.
Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?
- How did Noah keep the animals from eating each other?
Sadece sessiz kalmak zorundasın.
- You have only to keep silent.
Yalnız kalmak istemiyorsanız size eşlik edebilirim.
- If you don't want to stay alone, I can keep you company.