Sır saklamada iyi misin?
- Are you good at keeping secrets?
Başkalarının bilmesini istemediğin bir şeyi bana söyleme. Sır saklamada iyi değilim.
- Don't tell me anything you don't want others to know. I'm not good at keeping secrets.
Onun kapıyı açık tutma alışkanlığı var.
- He has a habit of keeping the door open.
Bir günlük tutmak iyi bir alışkanlıktır.
- Keeping a diary is a good habit.
Var olan müşterileri korumak, yenilerini bulmak kadar önemlidir.
- Keeping existing clients is just as important as finding new ones.
It'll keep you warm - Seni sıcak tutar She keeps a diary - Günlük tutuyor. He keeps the books - Defter tutuyor.
Köpeğimizi bağlı tutmak zorundayız.
- We have to keep our dog tied.
Ekoloji dünyamızı güvende tutmak için çok önemlidir.
- Ecology is very important to keep our world safe.
Bu sırrı saklamak zorundasın, tamam mı?
- You've got to keep this secret, OK?
Bu kasa değerli eşyaları saklamak içindir.
- This safe is for keeping valuables.
Gelenekleri farklı bağlamlarda devam ettirmek zordur.
- It's difficult to keep traditions in different contexts.
Çocuklarımı okula devam ettirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep my children in school.
Orijinal fikrini kopyalanmaktan korumak için, Henry suskunluğa başvurdu.
- In order to keep his original idea from being copied, Henry resorted to reticence.
Gücünü korumak için gerektiği şekilde yemelisin.
- You must eat properly to keep up your strength.
Onu sır olarak saklamak için ona söz verdim.
- I promised him to keep it secret.
O, asla sır saklayamaz.
- She can never keep a secret.
Hareket etmeyi sürdürmek zorunda kaldım.
- I had to keep moving.
Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
- After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
- The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
Kendinizi esnemekten alıkoymak için en iyi yol nedir?
- What's the best way to keep yourself from yawning?
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
- Mary keeps her best dishes in that cabinet.
Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?
- How did Noah keep the animals from eating each other?
Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
- I would have to take precautionary steps to keep him out.
Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.
- Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book.
Kendini soğuktan korumak için kazak giydi.
- He wore a pullover sweater to keep from getting cold.
Mesafemizi korumamızı tavsiye ederim.
- I recommend we keep our distance.
Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
- The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar.
- Tom always keeps a pencil behind his ear.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Bütün bu yiyecekleri tutacak bir yerimiz yok.
- We have no place to keep all this food.
Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
- I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
Sadece sessiz kalmak zorundasın.
- You have only to keep silent.
Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.
- It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.
Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
- I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
Bu kasabada düzeni sağlamak zordur.
- It's difficult to keep order in this town.
Kız arkadaşım hamile ve bebeğe bakmak istiyor.
- My girlfriend is pregnant and she wants to keep the baby.
O, bir kedi bakmak istiyor.
- She wants to keep a cat.
The songs are new but in keeping with tradition.
And than Sir Trystrames rode prevayly unto the posterne where kepte hym La Beale Isode, and there she made hym grete chere, and thanked God of his good spede.
The rabbit avoided detection by keeping still.
Latex paint won't keep indefinitely.
So Sir Gareth strayned hym so that his olde wounde braste ayen on bledynge; but he was hote and corragyous and toke no kepe, but with his grete forse he strake downe the knyght .
The wrathful skies / Gallow the very wanderers of the dark / And make them keep their caves.
I keep taking the tablets, but to no avail.
I keep my brother out of trouble by keeping him away from his friends and hard at work.
May the Lord keep you from harm.
He works as a cobbler's apprentice for his keep.
... But we discovered that keeping data up to date was very hard. ...
... And that's the important part of keeping this task ...