kazanılabilir

listen to the pronunciation of kazanılabilir
Турецкий язык - Английский Язык
attainable
attain
winnable
won over
(Nükleer Bilimler) recoverable
retrievable
obtain
kazan
boiler
kazan
cauldron

She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween. - Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.

The cauldron was steaming and bubbling. - Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.

kazan
earn

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!

Does Tom earn enough money to live in the city? - Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?

kazan
{f} won

Tom won $10,000 in the lottery. - Tom piyangoda 10.000 dolar kazandı.

She won first prize in the exhibition. - İlk ödülünü sergide kazandı.

kazan
(Gıda) batch
kazan
(Gıda) cooker
kazan
{f} win

If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory. - Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

kazan
kier
kazan
{f} gaining

You're not gaining anything by doing so. - Öyle yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun.

Tom is gaining on us. - Tom bizim üzerimizden kazanıyor.

kazan
{f} winning

That team has little, if any, chance of winning. - O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.

Winning the election was a great victory for the candidate's political party. - Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.

kazan
{f} earned

His ideas never earned him a dime. - Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.

And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House. - Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.

kazan
{f} gain

No gains without pains. - Emeksiz kazanç olmaz.

When we are praised, we gain confidence. - Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.

kazan
seether
kazan
vessel
geri kazanılabilir atık
(Hukuk) recyclable waste
kazan
boiler; furnace (containing a boiler)
kazan
kepçe: İstanbul kazan ben kepçe. I have searched all over Istanbul
kazan
caldron, cauldron, large kettle
kazan
caldron
kazan
bowl

The Denver Broncos have won the Super Bowl. - Denver Broncos, Super Bowl'u kazandı.

Who won the Super Bowl? - Amerikan futbolu şampiyonluğunu kim kazandı?

kazan
cauldron, kettle; boiler, kier
kazan
(Tekstil) kettle
kazan
gross
tekrar kazanılabilir
recoverable
Английский Язык - Английский Язык

Определение kazanılabilir в Английский Язык Английский Язык словарь

Kazan
City in Russia, capital of Tatarstan, Russia
Kazan
City in Russia, administrative center of Tatarstan, Russia
Kazan
Turkish-born American stage and film director whose credits include Williams's A Streetcar Named Desire (1947) and the movies On the Waterfront (1954) and East of Eden (1955). City (pop., 2001 est.: 1,090,200), capital of the Tatarstan republic, western Russia. Located at the confluence of the Volga and Kazanka rivers, it was founded in the 13th century by Mongols of the Golden Horde; it became the capital of an independent khanate in the 15th century. In 1552 Ivan IV (the Terrible) captured Kazan and subjugated the khanate. The city was burned in a revolt (1773-74), but after its reconstruction it grew in importance as a trading centre, and by the beginning of the 20th century it was one of the chief manufacturing cities of Russia
Kazan
{i} city west-central Russia on the Volga river; family name; Elia Kazan (1909-2003), Turkish born United States movie and stage director and author of Greek parentage
kazan
an industrial city in the European part of Russia
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение kazanılabilir в Турецкий язык Турецкий язык словарь

KAZAN
(Osmanlı Dönemi) (KEVZÂN) Semiz şişman kimse
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap
kazan
Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı kapalı kap
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap: "Koca bir kazan patates kaynattık."- A. Gündüz
kazan
Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer
kazanılabilir
Избранное