During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.
The bedrooms are upstairs.
- Yatak odaları üst kattadır.
She went upstairs to her bedroom.
- O üst kata yatak odasına gitti.
Kate was surprised by Brian's story.
- Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
The photo he showed added color to his story.
- Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
Tom folded the paper before handing it to Mary.
- Tom kağıdı Mary'ye vermeden önce katladı.
Tom folded his clothes and put them in his suitcase.
- Tom giysilerini katladı ve onları valizine koydu.
Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital.
- Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.
I carried Tom down two flights of stairs.
- Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.
The library is on the 4th floor.
- Kütüphane 4. kattadır.
My flat is on the third floor.
- Benim dairem üçüncü katta.
My flat is located on the first floor.
- Dairem birinci katta bulunmaktadır.
Do you have a flat or a house?
- Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?
Sami falls into that category of people.
- Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
Church participation has fallen.
- Kilise katılımı düştü.
This morning there was a thick layer of frost.
- Bu sabah kalın bir don katmanı vardı.
The upper ocean has warmed up much more than deeper layers.
- Üst okyanus derin katmanlardan çok daha fazla ısındı.
The house looked wonderful with its fresh coat of paint.
- Ev taze boya katıyla harika görünüyordu.
Tom left his coat downstairs.
- Tom ceketini alt katta bıraktı.
The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
This tunnel is twice as long as that one.
- Bu tünel onun iki katı kadar uzundur.
He is twice as old as I.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
His revenue doubled after retirement.
- Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
I live on the first floor.
- Zemin katta oturuyorum.
In my new house, the living room is on the ground floor and the bedroom is on the first floor.
- Yeni evimde oturma odası zemin katta ve yatak odası birinci katta.
We heard him come downstairs.
- Onun alt kata geldiğini duyduk.
They live downstairs.
- Onlar alt katta yaşıyor.
I went back downstairs.
- Aşağı kata geri gittim.
Let's go downstairs for dinner.
- Akşam yemeği için aşağı kata inelim.
A fire broke out on the first floor.
- Birinci katta bir yangın patlak verdi.
My flat is located on the first floor.
- Dairem birinci katta bulunmaktadır.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
I live on the ground floor.
- Ben zemin katta yaşıyorum.
There's no hot water on the fifth floor, but there is on the ground floor.
- Beşinci katta hiç sıcak su yok, ama zemin katta var.
Since the Industrial Revolution, the world population has more than tripled.
- Sanayi devriminden beri dünya nüfusu üç kattan daha fazla arttı.
In the American continent, the consumption of fast-food has tripled between 1977 and 1995.
- Amerika kıtasındaki fast-food tüketimi 1977 ve 1995 yılları arasında üç katına çıktı.
The national debt has trebled in the last ten years.
- Ulusal borç son on yılda üç katına çıkmıştır.