When you speak Shanghainese with your mum, I only understand a few words, so I can't join in the conversation.
- Annenle Şangayca konuştuğun zaman sadece çok az kelime anlayabiliyorum, bu yüzden de konuşmaya katılamayacağım.
Italy, Romania, Portugal, and Greece joined the Allies.
- İtalya,Romanya,Portekiz,ve Yunanistan Müttefiklere katıldı.
For myself, I would like to take part in the game.
- Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
I'm afraid I won't be able to take part in the meeting tonight.
- Korkarım ki bu gece toplantıya katılamayacağım.
I'm afraid I won't be able to take part in the meeting tonight.
- Korkarım ki bu gece toplantıya katılamayacağım.
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
A lot of countries participated in the Olympic Games.
- Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
They want to participate in the Olympic Games.
- Onlar Olimpiyat Oyunları'na katılmak istiyorlar.
I'm afraid I'll have to disappoint you. I don't feel like participating in this discussion.
- Korkarım ki seni hayal kırıklığına uğratmak zorunda kalacağım. Canım bu tartışmaya katılmak istemiyor
His leg will prevent him from participating in a tennis tournament.
- Bacağı onun tenis turnuvasına katılmasını engelleyecek.
I live on the top floor of a six storey apartment block.
- Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.
All storeys of the house are made of wood.
- Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.
Tom took a folded piece of paper out of his shirt pocket.
- Tom gömlek cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı.
Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
- Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
A fire broke out on the first floor.
- Birinci katta bir yangın patlak verdi.
My flat is on the third floor.
- Benim dairem üçüncü katta.
Kate was surprised by Brian's story.
- Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
The photo he showed added color to his story.
- Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
I carried Tom down two flights of stairs.
- Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.
Tom's knee hurts when he walks up or down stairs.
- Yukarı veya alt kata yürürken Tom'un dizi acıyor.
Church participation has fallen.
- Kilise katılımı düştü.
Sami falls into that category of people.
- Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
She knows ten times as many English words as I do.
- O benimkinin on katı fazla ingilizce kelime biliyor.
Australia is about twenty times larger than Japan.
- Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.
I carried Tom down two flights of stairs.
- Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.
Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital.
- Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.
I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid.
- Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.
They put a coat of paint on the chair.
- Onlar sandalyeye bir kat boya sürdüler.
Tom left his coat downstairs.
- Tom ceketini alt katta bıraktı.
My flat is on the third floor.
- Benim dairem üçüncü katta.
Do you have a flat or a house?
- Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?
This morning there was a thick layer of frost.
- Bu sabah kalın bir don katmanı vardı.
Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing.
- Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.
The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.