karar vererek

listen to the pronunciation of karar vererek
Турецкий язык - Английский Язык
deciding
having the power or quality of deciding; "the crucial experiment"; "cast the deciding vote"; "the determinative (or determinant) battle"
the cognitive process of reaching a decision; "a good executive must be good at decision making"
present participle of decide
{s} conclusive, decisive, final, crucial
karar ver
{f} decided

I decided to be happy because it's good for my health. - Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.

She decided to quit her job. - İşinden ayrılmaya karar verdi.

karar ver
adjudicate
karar ver
{f} deciding

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog. - Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.

karar ver
fix on
karar ver
decide

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

I decided to be happy because it's good for my health. - Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.

karar ver
{f} decree
karar ver
decide upon
karar ver
{f} verdict

The verdict is something only a jury can decide. - Hüküm sadece jüri tarafından karar verilebilen bir şeydir.

karar ver
decide on

Let's decide on the places we'll visit. - Ziyaret edeceğimiz yere karar verelim.

In the first place we have to decide on the name. - İlk olarak isim üzerinde karar vermek zorundayız.

karar ver
determine

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

I'm determined to solve this puzzle before I go to bed. - Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.

karar ver
{f} determined

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

I'm determined to solve this puzzle before I go to bed. - Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.

karar ver
decreed
karar vererek
Избранное