O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
- He is taking an advanced course in Esperanto.
Buluşma tarihini ileri aldık.
- We advanced the date of the meeting.
Ordu nehir boyunca yavaşça ilerledi.
- The army slowly advanced across the river.
Nehire doğru ilerlediler.
- They advanced to the river.
Onun ilerlemiş yaşı onun bir iş bulmasını engelliyor.
- His advanced age prevents him from getting a job.
Uzaylı, postbiyolojik ve gerçekten gelişmiş bir makinedir.
- The alien is postbiological and is really an advanced machine.
Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
- Japan is becoming the most advanced country technologically.