A man cannot be made in a mold.
- Bir insan, bir kalıp içinde yapılamaz.
She won't conform to the town's social patterns.
- O, kasabanın sosyal kalıplarına uymayacak.
Let me teach you the patterns of the verb.
- Sana fiil kalıplarını öğreteyim.
Tom bought a bar of chocolate.
- Tom bir kalıp çikolata satın aldı.
I prefer soap as a liquid rather than a bar.
- Ben kalıptan çok, sıvı sabunu tercih ederim.
Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
I can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamam.
He stayed in New York for three weeks.
- O, üç hafta New York'ta kaldı.
I'm now staying at my uncle's.
- Şu an amcamın evinde kalıyorum.
A man named George was staying at a hotel.
- George adında bir adam bir otelde kalıyordu.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
- Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
The problem remains to be solved.
- Sorun çözülmeden kalır.
He remains loyal to his principles.
- O, prensiplerine sadık kalıyor.