Определение kadındı в Турецкий язык Английский Язык словарь
- female
- {a} belonging to the female, effeminate, kind, tender, soft, delicate, weak
- {n} the sex which bears yound
- Something of feminine sex or gender
- characteristic of or peculiar to a woman; "female sensitiveness"; "female suffrage"
- Having an internal socket, as in a connector or pipe fitting
- Female matters and things relate to, belong to, or affect women rather than men. female infertility. a purveyor of female undergarments male
- n One of the opposing, or unfair, sex
- characteristic of or peculiar to a woman; "female sensitiveness"; "female suffrage
- You can refer to any creature that can lay eggs or produce babies from its body as a female. Each female will lay just one egg in April or May. male Female is also an adjective. the scent given off by the female aphid to attract the male. male
- A female flower or plant contains the part that will become the fruit when it is fertilized. Figs have male and female flowers. male. female homosexuality female genital mutilation female circumcision
- an animal that produces gametes (ova) that can be fertilized by male gametes (spermatozoa)
- {i} one of the female sex, girl, woman
- Belonging to the sex which conceives and gives birth to young, or (in a wider sense) which produces ova; not male
- The probate inventory of a woman
- hembra
- Any part, such as a nut or fitting, into which another (male) part can be inserted Internal threads are female
- Someone of feminine sex or gender
- An individual of the sex which conceives and brings forth young, or (in a wider sense) which has an ovary and produces ova
- A part designed to receive into another (male) part Internal threads are female
- a person or animal that can give birth or lay eggs
- kadın
- woman
She is a selfish woman.
- O bencil bir kadındır.
Where did you see the woman?
- Kadını nerede gördün?
- kadın
- female
The patients in this study consisted of 30 males and 25 females.
- Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.
She will be the first female Japanese astronaut.
- O ilk Japon kadın astronot olacak.
- kadın
- women
Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
- Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
The women really gave it their utmost.
- Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.
- kadın
- broad
- kadın
- {i} she
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
She shot a warm smile at the old lady.
- O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
- kadın
- {i} hen
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
- kadın
- {i} Jane
- kadın
- girl
The girl has grown into a slender woman.
- Kız ince belli bir kadın haline geldi.
Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
- Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- kadın
- married woman
I'm a married woman now.
- Ben şimdi evli bir kadınım.
I'd never go out with a married woman!
- Ben asla evli bir kadınla dışarı çıkmak istemem!
- kadın
- eve
Tom thinks that women always tell their best friends everything.
- Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.
Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
- kadın
- wife
He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
- Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.
That woman is his wife, I think.
- Sanırım, o kadın onun karısıdır.
- kadın
- petticoat
- kadın
- lady
The thief disguised himself as an old lady.
- Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.
The lady dressed in white is a famous actress.
- Beyaz elbiseli kadın, ünlü bir aktristir.
- kadın
- bird
- kadın
- skirt
At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear.
- Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.
- kadın
- femme
Mary is a femme fatale.
- Mary bir baştan çıkaran kadın.
- kadın
- moll
- kadın
- the woman
- kadın
- (Argo) pussy
- kadın
- dame
- kadın
- lady's
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.
- kadın
- good at housekeeping
- kadın
- feme
- kadın
- gyno
- kadın
- distaff
- kadın
- gynous
- kadın
- prov. a title used after the names of older women
- kadın
- woman; married woman; lady; servant; female
- kadın
- (Konuşma Dili) cleaning woman; maid
- kadın
- woman who has lost her virginity
- kadın
- womenfolk
- kadın
- womankind
- kadın
- drag
- kadın
- ma