He didn't acknowledge defeat.
- O, yenilgiyi kabul etmedi.
I must acknowledge the evidence.
- Kanıtı kabul etmeliyim.
Don't accept drinks from strangers.
- Yabancılardan içecek kabul etmeyin.
Don't accept rides from strangers.
- Yabancılardan gezinti kabul etmeyin.
Tom was never very good at acknowledging mistakes.
- Tom hataları kabul etmede çok iyi değildi.
Unlike yourself, I'm used to acknowledging my mistakes.
- Senin aksine, ben hatalarımı kabul etmeye alışkınım.
His acceptance of the present was regarded as bribery.
- Onun hediyeyi kabul etmesi rüşvet olarak kabul edildi
We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
- Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.