I find it hard to believe that Tom was involved in the kidnapping.
- Ben Tom'un adam kaçırmaya karıştığını inanmayı zor buluyorum.
He's being accused of kidnapping.
- O adam kaçırmakla suçlanıyor.
He does not pass up any opportunity to meddle in other people's business.
- O diğer insanların işine karışma fırsatını kaçırmaz.
I can't pass up this chance.
- Bu fırsatı kaçıramam.
Don't throw away a good opportunity.
- Güzel bir fırsatı kaçırma.
In a desperate attempt to escape, Tom hijacked a school bus but was quickly captured by the police.
- Kaçmak için olan umutsuz bir girişimde, Tom okul otobüsünü kaçırdı ama polis tarafından çabucak yakalandı.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
I dreamed I had been abducted by aliens.
- Uzaylılar tarafından kaçırıldığımı hayal ettim.
Does Tom really believe that Mary was abducted by aliens?
- Tom gerçekten Mary'nin uzaylılar tarafından kaçırıldığına inanıyor mu?
Tom smuggled a bottle of whiskey into Mary's hospital room.
- Tom Mary'nin hastane odasına bir şişe viski kaçırdı