In brief, you should have accepted the responsibility.
- Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
Tom gave a brief talk.
- Tom kısa bir konuşma yaptı.
This story is short enough to read in one lesson.
- Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
He tried writing a short story.
- Kısa bir hikaye yazmaya çalıştı.
He gave me a curt answer.
- O bana kısa bir yanıt verdi.
We ran out of time and had to cut short the interview.
- Zamanımız bitti ve röportajı kısa kesmek zorunda kaldım.
His address is a concise speech.
- Onun konuşması kısa bir konuşma.
I need a concise explanation.
- Kısa ve öz bir açıklamaya ihtiyacım var.
Please try to be as brief as possible.
- Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalış.
Please be as brief as possible.
- Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
I am looking for a white mini skirt!
- Kısa beyaz bir etek arıyorum!
When it seemed miniskirts couldn't be any shorter, they found out they could be shortened from above.
- Mini etekler daha kısa olamaz gibi göründüğü zaman, onların yukarıdan kısaltılabileceklerini öğrendiler.
Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.
- Dün, on çift yeni kısa çorap satın aldım.
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
The short circuit blew a fuse.
- Kısa devre bir sigortayı patlattı.
Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
- Kısa devre yüzünden aniden karanlıktaydık.
Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
- Kısa devre yüzünden aniden karanlıktaydık.
I spilled jam on the electric outlet and there was a short circuit.
- Elektrik prizine reçel döktüm ve bir kısa devre vardı.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
Paul was reading a short story last night.
- Paul dün gece bir kısa hikaye okuyordu.
I should've worn short sleeves.
- Kısa kollu giymeliydim.
I wish I'd worn short sleeves.
- Keşke kısa kollu giyseydim.
Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
- Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.
I appreciate your coming on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede gelmeni takdir ediyorum.
Tom only lived in Boston for a short time.
- Tom kısa süre sadece Boston'da yaşadı.
Tom and Mary were married for a very short time.
- Tom ve Mary çok kısa süredir evliydi.
Tom is coming over in a little while.
- Tom kısa sürede ziyaret edecek.
I got stronger overnight.
- Kısa sürede daha güçlü oldum.