Fadil died of skull fractures.
- Fadıl kafatası kırıkları nedeniyle öldü.
Many methods have been proposed for treating fractures of the atrophic mandible.
- Mandibula kondil kırıklarının tedavisinde birçok yöntem önerilmiştir.
She is responsible for this broken window.
- Bu kırık pencereden o sorumludur.
He got a broken jaw and lost some teeth.
- Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.
The windows in my room are cracked.
- Odamdaki pencereler kırık.
Tom stared at the cracked phone screen.
- Tom kırık telefon ekranına baktı.
I am disillusioned with you.
- Seninle hayal kırıklığı duyuyorum.
I was disillusioned at his married life.
- Ben onun evlilik yaşamına hayal kırıklığına uğradım.
My mother was disappointed by my failure.
- Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.
My mother was disappointed by my failure.
- Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
He stuck the broken pieces together.
- O, kırık parçaları birlikte yapıştırdı.
Tom tried to put the broken pieces back together.
- Tom kırık parçaları tekrar birleştirmeye çalıştı.
Why do you have a fractured bone?
- Neden bir kırık kemiğin var?
I had some bad breaks.
- Bazı kötü kırıklarım vardı.
X rays are used to locate breaks in bones.
- X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.
The windows in my room are cracked.
- Odamdaki pencereler kırık.
I want to find my old cracked mirror.
- Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.
I made a temporary repair to the broken door.
- Kırık kapıya geçici bir onarım yaptım.
His castle was made of broken glass.
- Onun kalesi kırık camdan yapılmıştı.
Time heals all broken hearts.
- Zaman tüm kırık kalpleri iyileştirir.
Tom is going to be heartbroken.
- Tom kalbi kırık olacak.
Tom's mother was heartbroken.
- Tom'un annesi kalbi kırıktı.