Sadako wanted to say more, but her lips just didn't want to move anymore.
- Sadako daha fazlasını demek istiyordu ama dudakları artık kımıldamak istemedi.
The horse stopped and wouldn't move.
- At durdu ve kımıldamadı.
Don't move until I tell you to.
- Ben kımıldamanı söyleyinceye kadar kımıldama.
This window won't open. See if you can get it to move.
- Bu pencere açılmaz,Onu kımıldatıp kımıldatamadığına bak.
There was a car accident and the traffic didn't move an inch.
- Bir araba kazası vardı ve trafik bir inç kımıldamadı.