Punish the wicked and save the weak.
- Kötüleri cezalandır ve zayıfları koru.
Murder is a wicked crime.
- Cinayet kötü bir suçtur.
Money is the root of all evil.
- Para tüm kötülüklerin köküdür.
The Twitter bird is evil.
- Twitter kuşu kötüdür.
The decorating isn't bad.
- Dekorasyon kötü değil.
He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
Tom can't seem to get rid of his nasty cold.
- Tom kötü soğuk algınlığından kurtulamıyor gibi görünüyor.
His brother was nasty to me.
- Onun kardeşi bana göre kötüydü.
He did it without malice.
- Onu kötü niyet olmadan yaptı.
I bear him no malice.
- Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.
The hero became the villain.
- Kahraman kötü adam oldu.
In this story, the hero is also the villain.
- Bu hikayede kahraman da kötü adam.
Malicious gossip spreads like wildfire. I guess that's why they say bad news travels fast.
- Kötü niyetli dedikodular orman yangını gibi yayılır.Sanırım kötü haber tez yayılır demelerinin nedeni budur.
Sami was a vicious malicious salesman.
- Sami kötü niyetli bir satıcıydı.
The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders.
- 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.
While in jail, Tom befriended John, an infamous car thief.
- Tom, hapiste iken, kötü şöhretli bir araba hırsızı olan John'la arkadaş oldu.
I've had a lousy day.
- Kötü bir gün geçirdim.
I'm a lousy fisherman.
- Ben kötü bir balıkçıyım.
You should prepare for the worst.
- En kötüsü için hazırlanmalısın.
Tom is his own worst enemy.
- Tom, kendisinin en kötü düşmanı.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
He is an evildoer, are you aware of that?
- O bir kötülük eden bir kimse, bunun farkında mısın?
My prognosis is bleak.
- Benim prognozum kötü.
Tom has a very bad reputation around town.
- Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.
His behavior, as I remember, was very bad.
- Onun davranışı, benim hatırladığım gibi, çok kötüydü.
Is it really so terrible?
- O gerçekten çok kötü mü?
I think something terrible has happened to Tom.
- Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu.
It's ached before, but never as badly as right now.
- Daha önce ağrıyordu, ama asla şu andaki kadar kötü bir şekilde değil.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
Ford was poorly educated.
- Ford kötü eğitim gördü.
I speak French very poorly.
- Çok kötü bir şekilde Fransızca konuşuyorum.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
Tom is the most evil person I have ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
Our experiment went wrong last week.
- Geçen hafta deneyimiz kötü geçti.
Sami was feeling unwell.
- Sami kendini kötü hissediyordu.
Unfortunately, my teachers are not the worst ones.
- Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil.
Unfortunately, I have bad news.
- Ne yazık ki kötü haberim var.
I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
- Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
We hate our wicked and corrupt leaders!
- Biz kötü ve yolsuz liderlerimizden nefret ediyoruz!
Money was corrupting Tom.
- Para Tom'u kötü yola sürüklüyordu.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
- O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.
Some people are evil.
- Bazı insanlar çok kötüdür.
There is much evil in the world.
- Dünyada çok kötülük var.
The road is in a deplorable state.
- Yol çok kötü durumda.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
Although natto smells awful, it is delicious.
- Natto kötü kokmasına rağmen, lezzetlidir.
I have a nasty feeling something awful is going to happen.
- Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.