The blind don't believe in love at first sight.
- Körler ilk görüşte aşka inanmazlar.
They built an asylum for the blind.
- Onlar körler için barınak inşa ettiler.
Tom's great-grandfather was born blind.
- Tom'un büyük büyükbabası kör doğdu.
Her right eye is blind.
- Onun sağ gözü kördür.
I can't write with this dull pencil.
- Bu kör kalemle yazamıyorum.
Television can dull our creative power.
- Televizyon yaratıcı gücümüzü köreltebilir.
Tom is as blind as a bat.
- Tom bir yarasa kadar kör.
He's as blind as a bat.
- O, bir yarasa kadar kör.
The pencil is blunt. It needs sharpening.
- Kalem körelmiş. Keskinleştirmeye ihtiyacı var.
My sword may be blunt, but that's more than enough for someone like you.
- Kılıcım kör olabilir ama o senin gibi biri için fazlasıyla yeterli.