Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots.
- Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.
Money is the root of all evil.
- Para tüm kötülüklerin köküdür.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
This discovery has the potential to radically change the field.
- Bu keşif alanı kökünden değiştirmek için potansiyele sahiptir.
It was a radical change.
- O bir köklü değişiklikti.
I have French nationality but Vietnamese origins.
- Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim.
The custom originated in China.
- Gelenek Çin kökenlidir.
The orchardist grafted an apple bud onto the rootstock.
- Meyve bahçesi uzmanı bir elma tomurcuğunu kök gövde üzerine aşıladı.