Money is the root of all evil.
- Para tüm kötülüklerin köküdür.
Money is the root of all evil.
- Para bütün kötülüğün köküdür.
This discovery has the potential to radically change the field.
- Bu keşif alanı kökünden değiştirmek için potansiyele sahiptir.
His idea will radically alter our way of life.
- Onun fikri yaşam tarzımızı kökünden değiştirecektir.
I have French nationality but Vietnamese origins.
- Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim.
When you watch television or listen to the radio, the music which you hear is often African in origin.
- Televizyon izlediğinde ya da radyo dinlediğinde, dinlediğiniz müzik genellikle Afrika kökenlidir.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
The orchardist grafted an apple bud onto the rootstock.
- Meyve bahçesi uzmanı bir elma tomurcuğunu kök gövde üzerine aşıladı.
He stumbled on the stump.
- O, kök kalıntısı üzerinde tökezledi.
If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive.
- Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.
Man returns to his phylogenetic roots in panic situations.
- İnsan, panik durumunda filogenetik köklerine döner.
The cube root of twenty-seven is three.
- Yirmi yedinin küp kökü üçtür.