Tom went into a corner and cried.
- Tom köşeye gitti ve ağladı.
The wolf peered around the corner before slipping silently into the woods.
- Kurt sessizce ormana kaymadan önce dikkatle köşeye baktı.
She lives near the edge of Wripple, so she drives in every day.
- O, Wripple'ın köşesine yakın yaşıyor, bu yüzden o her gün araba sürmektedir.
I hit my funny bone on the edge of the table.
- Dirseğimi masanın köşesine çarptım.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
There's a bank on the corner.
- Köşe başında banka var.
How many vertices and faces does a pentagonal prism have?
- Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?
Tom's column appears weekly.
- Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
I am going to the theater on the corner.
- Köşedeki tiyatroya gidiyorum.
Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
- Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
Triangles don't have four angles.
- Üçgenlerin dört köşesi yoktur.
A square has four angles.
- Bir karenin dört tane köşesi vardır.
Turning the corner, you will find my house.
- Köşeyi dönünce, evimi bulacaksın